ÖZGEYLANİ
Mesaj Sayısı : 603 Kayıt tarihi : 24/07/09 Yaş : 66 Nerden : MERSİN-TOROSLAR İLÇESİ
| Konu: ÇAY DA ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ KİŞİLER C.tesi Ağus. 08, 2009 9:03 pm | |
| Şeytanın Gör Dediği!..- Ömer Şan Ağustos 04,2009 Aşık Veysel, boşuna mı demişti sazına ‘şeytan bunun neresinde, içinde mi dışında mı, püskülünün ucunda mı’ diye. Sazını kastederken ‘insan siluetlerine’ hiç mi gönderme yapmamıştı? Bir aralar, ‘melek mi cin mi’ olduğu tartışılan, dini felsefe kitaplarında ‘körlüğünden’ söz edilen ve hatta halk deyimine yerleşen şer durumları def etme anlamındaki ‘kör şeytan’ deyimi ne derece uyardı Aşık Veysel’e?.. Şeytanın gör dediği görülmeli miydi? Gönül gözü kapanır mıydı şeytan ‘gör’ demeden!..Ne Çetin Altan’ın köşesi, ne de Aşık Veysel’in serzenişiydi bu deyim. Bırakalım felsefeciler tartışadursun. Bizim hesabımız, başkalarının göremediği, farkına varamadığı inceliklerden yana...Bazı felsefecilere göre, şeytanın giriştiği işlere sebep aramak, kıyaslayan ahlakın anlamsızlığını ifade etmekten başka bir şey olmasa da şeytanlık, ‘eylemin şeytanlığının bilincinde olmayı gerektirmez’ saptaması ile çıkalım biz yola. Yani, farkına varılamayan ‘ince hesapların’; ‘yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık, yasa tanımazlık, haksızlık’ gibi bir zamanlar toplumda ‘ayıplanan’, şimdilerde ise sıradanlaşan olayların bilinçsizce yapıldığını varsayarak girişelim konularımıza. Çocukluğumuzda camiye giderken, haram-helal ayrımından, haksızlıktan, hırsızlıktan sakınmanın erdemlerine varmaya çalışırdık. Ailemizden aldığımız terbiyenin yanında okulda aldığımız düsturun da etkisi etkiledi kişiliğimizi, duruşumuzu. Hele ki, cami hocamız İspirli Abdullah Öztürk’ün öğütleri hala kulaklarımızdadır. Harama el uzatmayın, hakkınız olmadan, alın teriniz akmadan yemeyin-içmeyin, oyunlarınıza fitne-fesat karıştırmayın. Yalan söylemeyin, kendinizi kandırırsınız! Çalışıp, övünmemiz gerektiğini de o yaşlarda kavramıştık! Çok değil, birkaç dönem öncesinde, yolsuzluklar, ahlaksızlıklar, yasa dışılıklar, haksızlık ve hukuksuzluklar ayıp sayılırdı toplumumuzda. Amansedecilik başını alıp giderken, sanki sıradanlaşmış gibi algılanıyor bu yüzsüzlükler! Hakkında türlü ‘kaçak ve sahtecilik iddiaları’ bulunanları ‘başımıza taç’ yapıp, vekalet verdik. Yetmedi, hangi konuda suçlanıp, mahkemelerde davaları devam ediyorsa o konunun en başına getirdik! Şimdilerde çıkmış Sayın Vekil, Türk Çayının geleceğini teminat alacaklarını söylüyor. İddialar askıda, soruşturma dosyaları kısmen mahkemede ama ‘dokunulmazlık zırhı’ devam ediyor. Çayı gençleştirmek için, kökünden sökmeyi öneriyor, ‘Çaykur’un zamanı gelince özelleştirileceği’ mesajlarını verdiriyordu! Ama gene de ‘şak şak da şak şak’dı… Rizelinin milli geliri 10 bin lira, diyerek övünürken, TÜİK ve DİE’nin verilerinden haberdar olmayan ve hatta bu rakamın dahi ayda 833 liraya denk geldiğini hesap edemeyen, kendi döneminde 15 bin kişinin Rize’den göç ettiğinden haberi olmayan ‘milletimizin vekilleri’, elbette maden işleri ile de uğraşacaktı! Şeytan niye bizim kanımıza, canımıza girsindi ki, zaten bulmuştu bedenlerini! Niye ‘gör’ dediğini görelimdi ki, görmez miydik kendimiz? Üreticinin budama bedelleri dağıtılıyordu, 10 lira alanda vardı, daha fazla da. Bir zamanlar teğet geçen, sonrasında sürtünen ama gerçekte silindir gibi ezip, henüz geçmeyen kriz, AKP il Başkanına göre bu rakamlarla Rizeliye hissettirilmeyecekti!.. Üreticilerin çay bahçelerine, esnafların işyerlerine icra dosyaları giderken; her geçen gün işsiz kalan sayısı artarken; 1. sürgün bedellerinin sadece Mayıs ayı içerisindeki kısmının bir bölümü kısmen ödenirken, bu cüsseyle kriz mi hissedilirdi? Esnaflar kan ağlıyormuş, borçlarını kredi borcuyla kapatmaya çalışıyormuş! Lafı mı olurmuş… Bütün bunlar yetmezcesine bir de sel ve heyelanların vurduğu Rize’de, HES ve çarpık yapılaşma tartışmaları bir kenarda dururken; derelerin getirdiği çakıl ve kum gibi malzemelere nasıl hücum edildiğini de gördük. Devletin malı dere, al götür istediğin yere. Böyle midir bu işler? Salarha vadisi üzerinde, Yolveren mevkiinde Rize Belediyesi’nin araçları hangi ruhsatla malzeme çıkarıp, özel bir işletmenin alanına dökmektedir? Veya aynı güzergâhta hangi işletmelerin dereden malzeme çıkartma veya işleme ruhsatı vardır? Bunun bir kontrolü yok mudur? Başbakan’ın ‘baba ocağı’ Güneysu’da da aynı durum söz konusu mudur? Terane mi vurmalıdır bütün bunlara, ille de şeytan mı ‘gör’ demelidir? Merhum Barış Manço’nun şarkısı yankılanır mı kulaklarınızda, “…Aç gözünü daha vakit erken, gör şeytanın gör dediğini… Bir kulak ver de dinle sağır sultanın duyduğunu… Sen böyle deve kuşu gibi şaşkın bakınırsan; bir gün duyarsın elbet Dural Dedenin düdüğünü...” diye!..Yazı tamamlanmadan Çaykur’da çalışan bir arkadaştan ilginç bir mesaj geldi; “Çaykur’u satmışlar zaten, açıklanmıyor. Rizeliler 60 yıl önce nasıl göç verdiyse, 2 yıl içinde yine aynı göçü verilecek. Mesela Çaykur’da viziteye çıktın mı, doktorlar işbaşı vermiyor. Talimat vermişler doktorlara! Araştır bak, doğru mu değil mi?” diye. Nedir acaba, anlattıkları doğru mudur? Şeytanın gözü ‘kör’ nasıl olsa! Evet… Şeytan nerede acaba? Kim, ne ile neyi aldatıyor, kim neye kanıyor?.. Kör şeytan!.. Acaba ayriyeten ‘kel’ de mi? Yüreğiniz sevgi dolu, alnınız ak, başınız dik olsun!.. | |
|
DENİZ FOUNDER
Mesaj Sayısı : 177 Kayıt tarihi : 24/07/09 Yaş : 51 Nerden : İZMİR
| Konu: Geri: ÇAY DA ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ KİŞİLER Çarş. Ağus. 12, 2009 10:01 am | |
| ŞİMDİKİLER ŞEYTANA KÜLAHI TERS GİYDİRİR | |
|