SEALDREAM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

SEALDREAM

SANATIN SONSUZLUĞA SELAMI-DÜŞLERİNE DOKUN-AMA BÜYÜSÜ BOZULMASIN
 
AnasayfaİNTROGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 EZANDAN TÜRBANA

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
DENİZ
AdmınFOUNDER
AdmınFOUNDER
DENİZ


Mesaj Sayısı : 177
Kayıt tarihi : 24/07/09
Yaş : 51
Nerden : İZMİR

EZANDAN TÜRBANA Empty
MesajKonu: EZANDAN TÜRBANA   EZANDAN TÜRBANA EmptySalı Kas. 24, 2009 6:55 pm

'Siz isterseniz bu ülkeye şeriatı da getirirsiniz' sözleri ile başlamıştı süreç, ilk uygulama da ezanı Arapça okutmak oldu. Orhan Veli de daha DP'nin iktidara gelir gelmez ilk uygulama olarak ezanı Türkçeleştirmesine karşı bir Yaprak dergisinde sanki geleceğe ileti yollar gibi bir yazı yazdı. İşte yorumsuz Orhan Veli yazısı.

EZAN

İlk Demokrat Parti Hükümeti'nin ilk ele aldığı meselelerden biri de ezan meselesi oldu. Sebebi meydanda: En mühim iş buydu çünkü. Bir hafta daha Türkçe ezan dinlemeye tahammülümüz kalmamıştı. Ezan hemen Arapçaya çevrilmese hep birlikte ölecektik.
Ne hayat pahalılığının bir önemi vardı, ne elimizi kolumuzu bağlıyan kanunların. Ne köylünün kalkındırılmasını düşünmek gerekiyordu, ne okulları arttırmak, ne yurdu onarmak. İlk üstünde durulacak iş şu, memleketi felakete götürmek üzere olan, ezan işiydi. Demokrat Parti'yi de hemen bu işi halletmesi için iktidara getirmiştik zaten.
Şaka bir yana, bu olay basınımızda türlü yankılar, türlü tepkiler uyandırdı. Bizim söyleyeceklerimiz söylenenlere pek bir şey eklemeyecek. Bununla beraber, biz de düşüncelerimizi gelecek nesillere bir vesika halinde bırakmak istiyoruz. Onun için birkaç cümle de biz söyleyeceğiz.
Ezanın Türkçe okunması ******'ün sağlığında, ******'ün isteği ile kanunlaşmış olmasaydı da hâlâ ezan Arapça okunsaydı bugün ezan meselesi diye bir meselemiz belki de olmayacaktı. Bu konuda belki bugün düşündüklerimizi düşünmiyecektik. Ama ileriye doğru olduğundan şüphe etmediğimiz bir karardan geriye dönünce iş değişiyor. Salt bir ezan meselesi olmaktan çıkıyor iş. Daha bir sürü geriliğin başlangıcı, daha bir sürü geriliğe göz yummanın işareti oluyor. Bu düşüncemizin doğru olup olmadığını anlamak için belki biraz beklemek gerekecekti. Ama ona da hacet kalmadı. Başbakanın demecini duyar duymaz sarıklar cüppelerle sokaklara uğrayan softalar düşüncemizin doğruluğunu çarçabuk ortaya koydu. Sarıkla cüppeyi de mühim saymayalım. Ama işin bu kadarla kalmayacağına da kalıbımızı basabiliriz. Daha neler olabilir diye düşünüyoruz da aklımıza şunlar geliyor: İşte ramazana giriyoruz. Oruç yemenin kafirlik olduğunu düşünen kimseler tarafından pek âlâ taşa tutulabiliriz. O kimseler çoğalabilir. Kâfirlik sayacakları işler oruç yemeden de ibaret kalmaz. Memleket yararına görmek istediğimiz işler bugün nasıl komünüstlik oluyorsa o gün kâfirlik olur. Hep birden ayaklanırlar. Milli heyecan'ın yerini dini heyecan alır. Hükümet o heyecanı yatrıştırmaktan âcizdir. Dini heyecan her istediğini yaptırmaya başlar. Sonu nereye varır bu işlerin? Görmek istemeyiz ama, her halde çok kötüye.
Ezan meselesi tek başına bir şey değil. Mühim olan, sonu. Şaşıp üzüldüğümüz nokta da sayın başbakanın böyle bir tehlikeyi görmemiş, düşünmemiş olması.
Ezan konusu üzerinde başbakanın görüşünü savunanlar dediler ki: "Gerçekten laik gerçekten demokrat bir memlekette ibadet kanunla bağlanmaz." Bir bakıma doğru; ama kazın ayağı büsbütün de öyle değil. Gerçekten demokrat bir memlekette kanunla bağlanamayacak daha birçok şey vardır. Bunların başında fikir hürriyeti, söz hürriyeti, vicdan hürriyeti gelir. Memleketimizde bunların hepsi Karakuşî kanunlarla, hatta kanunsuzluklarla bağlı dururken işe ezan hürriyetinden başlamak bize biraz da leğen örtüsünden başlamak gibi göründü.
Gerçekten demokrat bir memelkette ibadet kanunla bağlanmaz. Ama biz düpedüz demokrat bir memleket değiliz. Biz, devrim içinde olan bir memleketiz. Bu yüzden de birçok şeyi kanunla bağlamışız. Başka memleketlerde bir tarih ve bir akademi işi olan yazıyı bizim memlekette kanun tesbir etmiş. Başka memleketlerde sadece bir örf işi, bir gelenek işi olan kıyafeti bizim memleketimizde kanun tesbit etmiş. Başka memleketlerin kanları ile kurdukları demokrasiyi bile biz kanunla yaratmışız. Bu kanunlardan, devrimimize zarar verecek olanlar bir yana, birçoğuna dokunmasak herhalde iyi ederiz.
Çünkü ezan hakkındaki kanunu kasldırdıktan sonra kıyafet kanununu, yazı kanununu falan da kaldırmamak için sebep yok. Öyle ya, madem ki demokrat bir memleketteyiz, istyeyen fes giyer, isteyen sarık sarar, isteyen tahsilini Arap harfleriyle yapar, isteyen tekke açar, isteyen büyücüye gider, isteyen muska yazar.
Her anlayışla birlikte suç anlayışı da çağdan çağa ne kadar değişiyor! Daha dün Arapça ezan okudular diye, kaç yurttaş yakalandı, mahkemelere gönderildi, hapislere sokuldu. Bugün bir hükümet reisi Meclis kürsüsünde Arapça ezanın müdafaasına girişiyor. Sesi güzel olsa kalkıp kendisi okuyacak.
Orası mühim değil, ne olursa arada yananlara oluyor. Çağın bu kadar çabuk değişeceğini b
İlseydi Kubilây kafasını verir miydi? Günün birinde işlerin bu hâli alacağını bilseydi şeyh Sait o kadar acele eder miydi?
Ezanın Türkçe okunması milliyetçi bir görüşün ifadesiydi. Milliyetçiliğin baş tacı edildiği o günlerde ezanın Arapça okunmasını istemek gibi antinationaliste bir düşünceye sahip olmak suç sayılırdı. Bugün tersi oldu.
Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Ama bugün kötü sayılan fikirlerden hangilerinin baş tacı edileceğini bir bilsek de onlara dil uzatmasak bari.
İlgililer, ezanın tekrar arapçalaştırılmasına sebep olarak şunu gösteriyorlar: Cami içinde ibadet Türkçe olmadığı için dışında da Türkçe olmamalıymış. İnandınız mı bu sebebe? İnanın, inanmayın; ama bir düşünün; bütün din edebiyatımız Türkçe; naatlar, münacatlar, ilâhiler, nefesler Türkçe. Mevlût Türkçe. Gelelim ibadet faslına; ezan Türkçe, dualar Türkçe, vaaz Türkçe. Ne kaldı ki geri yanda; bir namaz sureleri mi? Niyet, gerçekten ibadette bir dil birliği kurmak olsaydı herhalde sayısı üçü beşi geçmiyen o sureleri Türkçeleştirmek daha kolay olurdu. Böyleleikle de ileriye doğru bir adım atılırdı. Ama biliyoruz; maksat ileri bir iş görmek değil. Maksat, seçimlerden önce bir avuç geri kafalı insanı avlamak için verilmiş bir sözü yerine getirmek.
O. Veli
Yaprak Dergisi 15 Haziran 1950
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
EZANDAN TÜRBANA
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SEALDREAM  :: Forum bilgi :: GÜNDEM GÜNCEL-
Buraya geçin: