M. Emin Koç 
Başbakan R. T. Erdoğan, “kişi başına milli gelir, 9 bin Amerikan dolarıdır” diye ilan ediyor. Türk milleti, cebine bakıyor; bomboş!
Erdoğan’ın verdiği rakama göre, 5 kişilik bir aileye, yılda 5 kişi X 9 bin dolar= 45 bin dolar para girmesi gerekiyor. Yaklaşık 85–90 milyon TL!
Türk milletinin hanesine ve cebine böyle bir para girmiyor. Yıllık toplam gördüğü para, 8–10 milyonu zor buluyor!
Gerisi nereye gidiyor?! Akrabaya, yandaşa, hortumcuya, ecnebiye ve ecnebilerin komisyoncularına, taşeronlara!
Öyle bir milli gelir ki, ondan millete “bir zırnık” pay yok! Ecnebilerin siyasetteki ve toplum arasındaki taşeronları ise, ilk günden beri, milletin kulağına fitneler üfürüyor… AKP’nin balonunu şişirdiler. Ecnebiler ve yerli taşeronları, Türk milletinin emeği ve üretimiyle köşeyi döndü, millet ise açlığa talim ederek meteliğe kurşun atıyor.
Açlık ve işsizlikle kavrulan milletimizin aklı başına geldi.
Milletimiz, bu projelerin iktidara taşınıp uygulanması şart, başka çare yok noktasına gelince, bugün sağdan ve soldan aynı sömürgeci ecnebilerin siyasal ve sosyal taşeronları, biz de 400 TL vatandaşlık yardımı maaşı vereceğiz, 800 TL maaş vereceğiz, demeye başladılar.
Erdoğan ve AKP kurmayları, şunu ilan ediyor; Türk ekonomisi yüzde 11. 7 büyüdü. Ekonomi yüzde 11.7 büyüyor; milletin cebinde büyüme olmuyor, işinde büyüme olmuyor, işletmelerde büyüme olmuyor, bilakis zar–zor ayakta kalabilen son işletmeler de kapanıyor, işsizler ordusu artıkça artıyor, yoksulluk kavurdukça kavuruyor, ceplerdeki son kuruşlar da uçup gidiyor.
Ekonomideki bu “yalan rüzgarı”nı ve büyük soygunu görmemek için artık çok da akıllı ve okumuş olmaya gerek yok!
Madenlerde durum farklı mı? Hayır… Benzer peşkeş, benzer soygun!
Millete sıra gelince, Türkiye’de maden yok, petrol yok, altın yok, bakır yok, demir yok, eh işte birkaç parça bor var…
Lakin ecnebi maden firmalarına gelince, onların içerideki taşeronlarına, kimi medya patronlarına, kimi hükümet yandaşlarına, hatta il başkanlarına sıra gelince, ülkedeki petrol deniz gibi, madenler sebil! Anatolia Minerals için, Eldorado Gold için, Rio Tinto için, Normandy için, Tuprag için, Koza Grup için, Doğan grubu için… maden yok, petrol çok, kaynak çok!
Millete sıra gelince, ona ne milli gelirden kuruş pay var, ne ekonomideki büyümeden zırnık nasip var, ne de topraklarında maden var! Millet avucunu yalıyor, AKP’nin koltuğuna tutunmuş veya koltuğunu ayakta tutan yabancılar ve içerideki taşeronları ise işletmelere kelepir fiyatına konuyor, petrolü hortumluyor, malı–madenleri toprağıyla götürüyor.
AKP 2004’te Maden Kanunu’u çıkartıyor. Devletin madenlerden aldığı payı yüzde 2’lere çekiyor, teşvik uygulamalarıyla o da pay bile kalmıyor, hatta üstüne bu maden hortumcularına devlet para veriyor. Dahası maden arama ruhsatlarındaki 5 yıllık sınır kaldırılıyor.
2005 yılında 15 bin 149, 2006 yılında 18 bin 208, 2007 yılında 17 bin 669, 2008 yılında 16 bin 100 maden ruhsatı müracaatı yapılıyor, ruhsatlar veriliyor. Millete gelince ne maden var, ne kaynak… Ama yandaşlara ve ecnebiye sıra gelince, Türkiye tam bir hazine, kaynak cenneti, taşı–toprağı altın!
Madenlerdeki büyük hortumlamayı sadece şu olay bile ortaya koyuyor: AKP iktidarıyla, lastik bayiliğinden maden tüccarlığına terfi eden AKP Kayseri İl Başkanı Mahmut Cabat, aldığı ruhsatla 4 bin 300 km2 alanı kapatıyor. Yani Yalova ilinin 11 katı büyüklüğünde bir sahayı kapatıyor. Halen 117 ruhsatı var, gelir beyanı, KDV’si ve gideri ise yok gibi… Kayseri milletvekili, Şevki kulkuloğlu, Meclis’e bu bilgileri veriyor. AKP İl Başkanı, başkanlık kodluğunu bırakıp madenlerinin başına dönüyor!
Millet ise icraatları ekranlardan seyrediyor, açlığa talim ediyor, avucunu yalıyor!
AB, ABD ve IMF’nin emir kulu siyasiler işbaşında olduğu müddetçe, Türk milletinin evinin avlusundan, hatta oturma odasından petrol fışkırsa, altın damarı çıksa bile ona pay yok! O da ecnebilerindir, yandaşlarındır!
Nitekim Mardin Kızıltepe’de böyle bir olay yaşanıyor. Servis şoförü Zeynettin Kaymaz’ın evinin avlusundan petrol sınıyor. Kaymaz, TPAO’ya başvuruyor. TPAO, petrol çıkarsa 5 kuruş vermem diyor.
TPAO Genel Müdürlüğü Arama ve Araştırma Daire Başkanı Ömer Şahintürk, ANKA’ya şu açıklamayı yapıyor: “Benim arazimde petrol çıktı. Benim de o petrolde hakkım vardır diyen fasa fisodur. 5 kuruş alamaz. Ancak, orada öyle bir petrol ruhsatı dahilinde petrol aranırken sahaya zarar veriliyorsa, belli bir komisyon marifetiyle o kişi veya kişilere ödeme yapılır. 20 yaşındaki kavakların kesimi, evinin yıkılması…vs gibi durumlarda olabiliyor. Adam ille de pay isterim diye direnirse acele kamulaştırma yoluna gideriz. Bunu da ‘rızayen zarar ziyan’ anlaşması olmazsa yaparız” diyor.
İzmir Efemçukur’unda böyle oldu nitekim… Köylü yabancı şirketlere bağını–bahçesini satmadı, saha Bakanlar Kurulu kararıyla istimlak edildi, yabancı şirket oradan devraldı! Bitti…
Bu “büyük soygun”a dur demenin tek yolu vardır. Aksi halde ecnebi malı–madeni götürmeye, millet de acuvunu yalayıp açlığa talim etmeye devam eder.
