Akın Aydın
İnsan olarak hemen hemen her konuda bir fikrimiz olur, bir şeyler söyleriz, düşüncelerimizi aktarırız. Ama bu fikirlerimizin doğruluğunu sorgulamayız pek. Bilmeden taraf oluruz.
Her toplumun yetiştirdiği kanaat önderleri vardır. Bunlar insanları pozitif veya negatif manada etkiler. Bizler bu konuda çok hassas davranmazsak fikirlerimiz, eğilimlerimiz yanlış yöne olur ve Allah korusun kaybedenlerden oluruz.
Ülkemizde yıllardır sürdürülen bir dinler arası diyalog ve medeniyetler ittifakı adlı ismi süslü, içi ateş dolu projeler var ve maalesef bir çok insanımız bu tuzaklara bilmeden düşmekte. Eğer bizler bu projelerin mahiyetini bilseydik, isimlerinin bile anılmasına müsaade etmezdik. İşte bu projelerin mahiyetini içimizdeki tek fikir önderi, halkı içi çalışan tek liderden sorgulayalım;
“İslam’ın ekmel olması demek, ne fazlası, ne de noksanlığının olmaması demektir. O halde İslam’ın başka bir dinden bir şey alması veya bir şey vermesi söz konusu olamaz. Bir şey alıyorsa noksanlığı var demektir. Bir şey veriyorsa fazlalığı var demektir. İslam her iki durumdan da münezzehtir. O halde uzlaşma mantığını esas alan diyalog, İslam için söz konusu olamaz…” (Prof. Dr. Haydar Baş Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh: 185)
“Üç büyük din imajıyla Hıristiyanlık da, hak din olan İslam’la beraber anılacak böylece meşruet kazanacaktır. Özellikle İslam dünyasında kökleşmiş kin ve acılar unutulacak, böylece Müslümanların, Hıristiyanlara olan tepkileri azalacak, İslam dünyasının hafızası, Hıristiyan dünyasına karşı tepkisiz ve süt liman hale dönüştürülecektir. Böylece Müslümanlara ve İslam coğrafyasına nüfus etme imkân ve fırsatı kazanılmış olacaktır.”
(Prof. Dr. Haydar Baş Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh:188)
“Dini bütünlük zaafa uğrarsa, imandan kaynaklanan vatan sevgisi de zaafa uğrar. İşte bu hal milli bütünlüğün o da toprak bütünlüğünün tehlikeye düşmesine neden olur…”
(Prof. Dr. Haydar Baş Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh:198)
“İslam’da iman bütünedir. Kuranın bir kısmına iman edip, bir kısmına inanmamak küfürdür. Akıl, Kuran rehberliğinde hikmeti kavramak, doğruya gitmekte vesile olmak içindir. Yoksa akıl istikamet tayin edecek asıl unsur değildir…”
(Prof. Dr. Haydar Baş Veda Hut. İnsan Hak. sh:242)
“İnsan, İslam ile güzel olur; İslam ise insan için vardır. Bu meyanda İslam ve insan birbirinden ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. İnsan ile buluşamayan İslam, varlığının hedefini bulamadığı gibi, İslam ile tanışamayan insanda yaratılışının hikmet ve izzetini elde edemez. Bu sebeple beşer, İslam ile eşrefi mahlûkat olur, kul olur. İslam’da böylece insan ile hayat bulur, insanlara kavuştuğu müddetçe hayata hâkim olur…”
(Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İnsan sh:165)
“İslam, teoriler manzumesi değil, yaşanan bir hayattır. Hayata aksediş biçimi ise mezhepler ve meşreplerdir. Bu bakımdan akidemize yeni bir görüş getirmek yerine, ortak mirasımız olan mezhep ve meşrep ölçüleri içerisinde mazide yaşanan İslam’ın günümüze taşınması ve tatbik edilmesiyle her şey halledilir ve arayışlar cevabını bulur…
Zira İslamı, asrı saadet gerçeklerine en uygun şekilde yaşamak ve bunu dava etmektir. Cenabı Hakk’ın ayetlerdeki muradını kavramak olan hikmet de ancak böylece elde edilir. Bunun içinde kendi mantığımıza ve beşeri zaaflarımıza göre yorumladığımız İslamı değil, Allah(c.c) ve Resulünün tarif ettiği, yaşadığı ve razı olduğu İslamı anlamak, yaşamak ve hal edinmek esastır…” (Prof. Dr. Haydar Baş İman ve İslam sh:33)
İmam Rabbani hazretleri anlatıyor; Büyüklerden biri şeytanı gördü. Azdırmak ve saptırmak işinden geçmiş, boş oturuyordu. Şeytana; Böyle boş oturmasının sebebini sorunca, şeytan şöyle cevap verdi;
* Bu zamanda kötü âlimler işimde bana çok yardımda bulunuyorlar. Azdırmak ve saptırmak işinde yerimi aldılar. O kadar ki, beni böyle eli boş bıraktılar.” (Mektubatı Rabbani sh:135)
“…Onların kalpleri vardır. Fakat bu kalplerle gerçeği anlayamazlar. Gözleri vardır, onlarla göremezler. Kulakları vardır fakat işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir. Doğrusu daha sapık ve şaşkındırlar. Gafil olanlarda işte bunlardır.” (Araf Suresi 179)
“Günümüzde, işte âlim olalım, şunu yapalım, bunu yapalım gibi laflar deniliyor. Allah’ın(c.c) kullarını yaratmadaki muradı bilgi hamallığı yapmaları değildir. Evet, ilim çok şeydir.“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olabilir mi?” (Zümer Suresi 9) buyruluyor ayeti kerimede. Ama onunda muradı, maksadı nedir? Daha güzel amel yapmak. Bunu da ayetin tamamından anlıyoruz;“Yoksa, geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resulüm) De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.”( Zümer 9)
Bunun için diyoruz ki, bilginin özü ve aslı Allah’ı(c.c) tanımaktır, Allah’ı bilmektir. Eğer ilmin, bilgin seni, Allah’a(c.c) taşıyorsa o bilginin, o ilmin fonksiyonu vardır. O ilmin kıymeti vardır. Aksi takdirde o ilim, ilim değildir ki. Seni, Allah’tan(c.c) uzaklaştıran ilimden, ilim mi olur?” (Prof. Dr. Haydar Baş Yaşayan Kuran; Sünnet sh:138–39)
