Türkiye'de her tür siyasi görüş var. Her görüş, ulus çıkarı için devlet yapısını istediği yönde esnetebiliyor.
Her görüşün devlet yapısındaki esneme eğiliminin uzlaşı içinde yapılması gerekiyor.
Türkiye, işbu " liberal demokrasi " yolunda ilerliyor.
Buna yönelik bir anayasanın olmayışı uzlaşma olmadığının göstergesidir.
Liberal demokrasinin özü, rekabetin; gücler arasında asgari kontrol edilir düzeye çıkartılması gerekiyor.
Türkiye gücler dengesi oluşturarak uzlaşan toplum aşamasına girmenin sancını yaşıyor.
Ya da "çoğulcu demokrasi " aşamasına...
Bu yönde "güc olmak" için ekonomik kaynaklarda var olmak büyük önem arzediyor...
" Globalizmin aile fotoğrafı " içinde yer almak bu aşamalardan geçmeyi gerektiriyor.
*
Kuzey Irak' ta " kırmızı çizgiler" imizin çok söylendiği eski günleri hatırlayınız.
Kürdistan Demokrat Partisi Lideri Mesud Barzani, Mersin Serbest Ticaret Bölgesinde ekonomik faaliyetler içindeydi.
TSK in şirketi OYAK ile de iş ortaklığı vardı.
Bugün Kuzey Irak Kürt Bölge Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve ailesi devasa bir ekonominin lideridir.
O ve çevresi Kuzey Irak' ı dünya pazarına açıyor.
Türkiye bu pazardan ciddi pay alıyor.
*
Bini aşkın şirketimiz binlerce insanımız Kuzey Irak' ta çalışıyor.
Tüm elektrik enerjisini vermemizin yanında her tür elekrikli makinadan- plastiğe, otomotiv ve yan sanayiiden- mobilyaya, gübreden- metal sanayi ürünlerine ve her tür gıda, herşey bizden gidiyor.
Türk firmaları havaalanları, yollar, köprü, üniversite binaları, içme suyu şebekeleri yapıyor.
Doğu ve Güney Doğu Anadolu'lu işadamları büyük miktarlarda ticaret içindeler.
Binlerce kamyoncumuz para kazanıyor.
Bu şartlarda Kuzey Irak ile normalleşme, bir " güc odağı " olmak isteyen siyasi partilerin işine geliyor.
" Kürt Açılımı " ile Kuzey Irak egemenlerine işaret çakılıyor.
Çoğunluğu MUSİAD' çı firmalara rahat çalışma imkanı ve gelecek sağlanmak isteniyor.
Onlara mütemadiyen siyasi bir güc odağı olmak üzere...
*
AB Katılım Ortaklığı Belgesi temelinde, Türkiye' de bölgelerarası gelişmişlik farklarını dengelemek ve bölgesel ve yerel kalkınmanın hızlandırılmasının sağlanması gerekiyor.
Herkes yerel idarelerde liberalleşmenin olacağı beklentisindeydi.
Eyalet sistemi mi, özerklik mi, bölünüyormuyuz ? tartışmaları sürerken, 2006 yılında bölgesel ve yerel kalkınma planlarını uygulamak üzere Adana- Mersin ve İzmir' de olmak üzere 2 adet Bölge Kalkınma Ajansı kuruldu.
Bugün 23 ili kapsayan 8 Bölge Kalkınma Ajansı var.
Bu kuruluşların kullanacağı kamu kaynağı tutarı 7 Milyar TL. olarak hesaplanıyor.
Bu paranın % 68 i Genel Bütçenin vergi gelirlerinden, %19 u belediye gelirlerinden ve % 13 ü özel idarelerden karşılanacaktır.
Bölge Kalkınma Ajansları Türkiye Bütçesinin büyük bir kısmına hükmediyor.
Üstelik hiçbir Mali Kontrol Yönetimine ve Devlet İhale Kanunu hükümlerine bağlı kalmaksızın.
Yerel ve Bölgesel kaynakları ve projeleri doğrudan destekleyen ve uygulatan Bölge Kalkınma Ajansları.
Bölge Kalkınma Ajansları; yerel idareler reformuna gerek bırakmayan ve ekonomiyi yerelleştirip yönetimi sağlayan bir mekanizmadır.
*
İktidar olmak, büyük sermayelere odak olmak anlamına geliyor.
Süresinde yapılacak seçimlere iki yıl kala Doğu ve Güneydoğu' da vatandaş oylarına sahip çıkabilmenin hesabı yapılıyor.
Uzunca bir süre içinde ve her daim " manşette tutarak Kürt Açılımı " ile bölgeye göreceli bazı sosyo- kültürel açılımlar yapmak bu hesaba dayanıyor.
"Aş ve iş " için yapılacak olan gelişimler ise ekstra öneme sahiptir.
*
Bu günün iktidarı AKP, yarın iktidarda kalabilmenin kavgasını veriyor.
Kuzey Irak Kürt Bölge Yönetimi ve Anadolu' da Bölge Kalkınma Ajanslarının odak olduğu kucak dolusu para , iştah kabartıyor.
AKP siyaseten odağında olduğu sermayeyi ve kitlesini büyütebilmek için bırakınız Irak' ı Tanzanya' ya gidiyor.
Oraya otel odasında büyükelçilik açıyor.
Kazanılan ve kazanılacak rant yarının Türkiye' sine egemen olmanın yolunu çiziyor.
Kürt Açılımının aslı - faslı işbu çıkara dayanıyor.
*
Bu durumda ben;
Aydın Doğan' dan maaş alan Hasan Cemal, Derya Sazak ve benzerleri,
a- patronlarına ihanet ediyorlar,
b- yemleniyorlar,
c- Devlet Bahçeli' nin tarifindeki kötü insanlardır,
d- patronları ve onun dünyasındakiler çok yemiş olduğundan düşünemez durumdadır,
e- hepsi,
sorusu karşısında " e " şıkkını işaretliyorum.
Ya siz?
*
Elbette bitmedi!
Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ; 14 Nisan' da Harp Akademilerinde şöyle demişti;
" Antik Yunan' ın klasik demokrasi anlayışından koruyucu demokrasi anlayışına, Sosyal Demokrasiden, Liberal Demokrasiye ve Çoğulcu Demokrasiye uzanan bir ortamdan söz edebiliriz."
İşbu noktada ulusalcıların; sermayeye dayalı gücler arasında egemen olması için,
Anti-emperyalist , bağımsızlık taraftarı ve ****** Milliyetçisi olmak ve bu bilincin yeşermesini sağlamak için çok çalışmasından başka hiçbir sermayesinin olmadığı görülüyor.
Ne ki, Mustafa Kemal garanti veriyor ve diyor ki;
" Ancak benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar!"
Benliğimiz dimdik ayaktadır.
O nedenle egemeniz...
Ahmet Kılıçaslan Aytar
